Çalışmamız esnasında şiirleri fişlerken gördük ki murabba ve şarkı kavramları arasında sıkı bir ilişki var. Bu ilişkinin boyutlarına ait değerlendirmeleri de yine elimizdeki örnek şiirlerden hareketle yaptık. Bugün dahi devam eden şarkı ve murabba konusundaki çelişkili bilgilere ışık tutması açısından elimizdeki bu örnekleri değerlendirmeyi uygun gördük. Bu değerlendirmeye, incelememizdeki istatistik çalışmasına dâhil etmediğimiz, beşli veya daha fazla mısralı bendlerle oluşturulmuş şarkıları da dâhil ettik.
Öncelikle pekçok şiirde rastladığımız beşli, altılı, onlu mısraların oluşturduğu bendlerle kurulmuş olan şiirlere şarkı denmesi üzerinde duralım. Özellikle dîvânların şarkıyyât bölümlerinde rastladığımız bu tip şiirler, şekil olarak “şarkının dört mısra ile sınırlandırılamayacak” bir kavram oluşunun delili sayılabilir. Şu şairlerin dîvânlarında dört mısradan fazla mısralı bendlerle kurulmuş olan şarkı isimli şiirlere rastlıyoruz: Sabrî’de beş mısralı bendlerle kurulmuş şarkı isimli 6 şiir; Leylâ Hanım’da “Şarkıyyât Der-hakk-ı Hüdâvendigâr” genel başlığı altında sekiz mısralı bendlerle oluşturulmuş 1 şiir, 6 mısralı bendlerle oluşturulmuş 1 şiir ; Pertev’de 5 mısralı bendlerle oluşturulmuş şarkı başlıklı 4 adet şiir; Sa’id’de şarkı başlığı altında 5 mısralı bendlerle oluşturulmuş 1 şiir; Senîh’te Şarkî Bâ-beste-i Hicâz başlıklı beşer mısralı bendlerle oluşturulmuş 1 şiir, şarkı başlıklı beşer mısralı bendlerle kurulmuş olan 2 şiir, Şarkî Bâ-beste-i Şevk-efzâ başlıklı beşer mısralık bendlerle kurulmuş olan 1 şiir; Şeref Hanım’da beşer mısralık bendlerle yazılmış şarkı başlıklı toplam 5 adet şiir; Vâsıf’ta beşer, altışar ve sekizer mısralı bendlerle kurulmuş toplam 28 adet şiir; Mahmûd Celâleddîn’de Şarkıyyât genel başlığı altında beşer mısralı bendlerle kurulmuş olan 2 şiir, altışar mısralık bendlerle kurulmuş olan 2 şiir ve onar mısralık bendlerle kurulmuş 1 şiir .
Bu şiirlere ait bir örnek aktarıyoruz:
Şarkî
Mefc ûlü Mefâc îlü Mefâc îlü Fac ûlün
Ey şâh-ı felek-kevkebe devrân seniñdir
Ey mihr-i melek-dâ’ire meydân seniñdir
Eyvân-ı dil ü dîdede dîvân seniñdir
Vâbeste cihân emriñe fermân seniñdir
Fermân seniñ kul seniñ ihsân seniñdir
Sâyeñde cihân beñzedi gülzâr-ı bahâra
Reşk oldı saf-ı ‘askeriñ ezhâr-ı bahâra
Şevkiñ getirür bülbüli güftâr-ı bahâra
Vâbeste cihân emriñe fermân seniñdir
Fermân seniñ kul seniñ ihsân seniñdir
Bülbül yolınur gülleri güldürmege mecbûr
Güller göz açar yüzüñi görmege mecbûr
Cûlar sürinür pâyiñe yüz sürmege mecbûr
Vâbeste cihân emriñe fermân seniñdir
Fermân seniñ kul seniñ ihsân seniñdir
Hûrşîd-i zafer nâsiye-i nûr-feşânıñ
Afâka resâ şenşene-i şevket ü şânıñ
Şân oldı kuluñ Pertev’e ihsân-ı nişânıñ
Vâbeste cihân emriñe fermân seniñdir
Fermân seniñ kul seniñ ihsân seniñdir[1]
Vâsıf’ın dîvânının bir baskısında muhammes şarkî, şarkî-i muhammes gibi isimlerin yanında murabba’ şarkî başlığı da kullanılmıştır ki bu son başlık şarkî kelimesinin şiirdeki mısra sayılarıyla herhangi bir bağlantısının olmadığı yönünde bir delil olabilir.[2] Dîvânının bu baskısında yer alan diğer başlıklar ise şöyledir: Şarkî-i Murabba’-ı Tarz-ı Aher, Murabba’ Şarkî-i Pesendîde. Gazel-i murabba’ şeklinde 69. sayfada görülen başlıktaki gazel kelimesi, bir müzik terimi gibi düşünülmüş olsa gerekir. Çünkü bu başlıktaki şiir dörder mısralık bendlerle kurulmuştur ve murabba’ kafiyelenişine sahiptir.[3]
Vâsıf dîvânının birinci nüshasında ise Şarkıyyât başlığı altında muhammes ve müseddes başlıkları yalın olarak kullanılmıştır.[4]
Vâsıf’tan bir müseddesin ilk üç bendini örnekliyoruz. Şiir, dîvânın şarkıyyât bölümünde yer almaktadır.
Müseddes
Fec ilâtün Fec ilâtün Fec ilâtün Fec ilün
Yâra mecbûr olan ‘âşık olamaz bî-ağyâr
Bâğ-ı ‘âlemde olur gül diken âzürde-i hâl
Hîc mümkün mi hazân görmeye berg-i eşcâr
Geh bahâr-ı ferah ü gâh hazân-ı efkâr
Kanı ol zevk u safâ ki olmaya encâmı humâr
Ne mey-i şevk ile şâd ol ne elemden bîzâr
Neş’e itse kişi ger keyfe uyub bir takrîb
Şahne-i renc-i humâr eyler o sâ’at te’dîb
Bezm-i vâdîde bu vâdîde kurulmuş tertîb
Kanı ol zevk u safâ ki olmaya encâmı humâr
Ne mey-i şevk ile şâd ol ne elemden bîzâr
‘Alemiñ bir pula değmez kurı hayl ü haşemi
İtme ikbâle heves kendiñe hôş gör bu demi
At göñülden emeli çekmeyesin tâ elemi
Ne nevâ-yı negamı diñle cihânda ne gamı
Kanı ol zevk u safâ ki olmaya encâmı humâr
Ne mey-i şevk ile şâd ol ne elemden bîzâr[5]
Bazı şairler ise dîvânlarında hem murabba hem de şarkı başlıklı şiirler kullanmışlardır. Nâşid’de adı murabba’ olan ve normal murabba’ kafiyelenişine uyan bir şiir bulunmasının yanısıra yine murabba’ kafiyelenişine uyan ve adı şarkî-i bûselik olan bir şiir ve şarkî-i bayâtî olan başka bir şiir yer almaktadır. [6] Murabba’ın yanında kullanılan bu örnekler şarkî kavramının musiki ile ilgili olduğu, nazım şekli ve mısra sayısı bakımından bir önemi olmadığı yolunda delil olarak kabul edilebilir. Şarkı kavramının doğrudan murabba’ kavramının yerine kullanılamayacağına ait iki örnek yine Nâşid’de bulunmaktadır. Başlığı sadece şarkî olan bu iki şiir de a a x a şeklinde kafiyelenmiş olup tek dörtlükten ibarettir.[7] Bu örneklerdeki şarkî kelimesini nazım şekli anlamında murabba’ kelimesinin karşılığı olarak kabul edemeyiz. Kabul ettiğimizde şiirin tek dörtlükle yazılmış olmasını açıklamak güçleşir. Gerçi tek dörtlüklü olarak yazılan murabbalar da vardır. Ancak bu örneklerde murabba’ kelimesi ‘beste’ anlamıyla karşımıza çıkar.
Benzer durumlar Sermed’in şiirleri için de geçerlidir. Sermed’in dîvânında da murabba ile şarkî içiçedir. Murabba’-ı diğer veya diğer murabba’ gibi başlıkları bulunan şiirlerden sonra, şarkî-i diğer başlıklı şiirler bulunmaktadır. Sermed’in şarkı adını verdiği şiirlerinin bestelenip bestelenmediğini bilmiyoruz. Ancak aynı dîvân içinde hem murabba’ hem şarkı adını kullanmasının bir gerekçesi olması gerekir. Biz, buradaki şarkıların besteli olduklarını, en azından bestelenmek için yazıldıklarını ve bu yüzden aynı dîvândaki murabba’ isimli şiirlerden ayrı düşünülmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Bahtî de dîvânının 70 ve 71. sayfalarındaki şarkılarla beraber, 69. sayfada murabba’ başlıklı bir şiire yer vermiştir.
Bu bölümde özetle şu söylenebilir: Eldeki veriler ışığında bir değerlendirme yapıldığında murabba’ ve şarkı kelimelerinin farklı anlamlar ifade ettiği, şarkı kelimesinin musikiye ilişkin bir anlamının olduğu ve murabbadan bu yönüyle değişik bir yanının bulunduğu, şarkının bu musiki terimi anlamıyla sadece dört mısralı bendlerden oluşmuş şiirlere değil aynı zamanda beş, altı, yedi, sekiz, on mısralı bendlerden oluşmuş şiirler ve tek bendli şiirler için de bir başlık olabileceği gibi veriler elde edilebilmektedir.
[1] Pertev, s.81.
[2] Murabba’ Şarkî başlığı Neş’et’te de 3 adet şiirde geçmektedir: Dîvân, s.178-180.
[3] Bu paragrafta yer alan başlıkların bulunduğu nüshanın künyesi şudur: Vâsıf: Dîvân, Takvimhane-i Amire, İstanbul, 1257.
[4] Vâsıf: Dîvân, Kahire, 1257.
[5] Vâsıf, Dîvân, Kahire, 1257, s.4-5.
[6] Nâşid, 88a.
[7] Nâşid, 88b-89a.